30 Eylül 2012 Pazar

Gökkuşağı Renginde Kadın Sohbetleri Başlıyor.....


Çocuğum,İşim,Eşim Peki ya Ben? raflardaki yerini aldı ve ben gökkuşağı kadınlarının ortak platformu olması için açtığım bu blogda sizlerin paylaşımlarına da yer vermek istiyorum.


Biz, gökkuşağı kadınlarıyız.
Hepimizin doğru ve yanlışları var.
Ne utanıyoruz, ne uslanıyoruz.
Çocukların sevincinde, bir annenin hüznünde yaşama sarılıyoruz, söylenmeyecekleri söylüyoruz bazen. Ama her zaman çok seviyoruz.
Ortalama olmuyor hiç duygularımız. Koşuyoruz, iniyoruz, çıkıyoruz. Bazen düşüyoruz ama hep kalkıyoruz. Acı çekmekten korkmadan, cesurca yaşıyoruz.
‘Ben’ olmayı önemseyerek, inatla, istediğimiz gibi kocaman seviyoruz. Ve aşkın tüm renklerini kokluyoruz, kokladıkça gökkuşağının renkleri açıyor yüreğimizde.
Biz gökkuşağı kadınlarıyız, biz birçoğuz, biz yeniden var edeniz ve biz her yerdeyiz.

Kadınca yaşamlarımızı daha da çok paylaşmak ümidiyle…


Sevgiyle ve umutla…

18 Eylül 2012 Salı


OKUYUCUYLA BULUŞMAYA ON GÜN KALA...

Kitabın basılmasına sadece günler kaldı. Sonunda 1 Ekim 'de basılıyor ve ben sanki çocuğumun doğumunu bekliyor gibi hissediyorum. Dün kapak üzerinde çalıştık ve işte kapak da bitti...

Nasıl tatlı bir telaş, nasıl bir heyecan anlatamam... Yıllardır bir sürü uluslararası markanın, ürünün PR'ını yaparım. İnsanın kendi yarattığı bir şeyin tanıtımını yapması bile çok daha başka heyecan veriyor.

Benim gibi bir sürü kadına ulaşabilmek, arkadaş sohbetlerini bir sürü kadınla yapıp onlarla paylaşımlarda bulunmaya yaklaşmak aslında beni en çok heyecanlandıran.

Umarım okuyunca siz de keyif alırsınız ve duygularınızı paylaşırsınız.


27 Haziran 2012 Çarşamba

HAYATINIZI GUZELLEŞTİRMEK İÇİN 8 İPUCU

Hayat koşturmacası içinde çoğumuz kendimize zaman ayıramıyoruz. Ama kendi hayatımızı güzelleştirmek aslında bizim elimizde.. İşte bunun için 8 ipucu...




1)Bedeninize özen gösterin: Beslenmenize dikkat edip spor, yoga ve meditasyon yapın. Bedeninizi sevmek, onunla mutlu olmak, bedeninizin ritmini ve varlığını hissederek bu yolla içsel bir bağ kurmak yaşamı algılayışınızı etkileyecektir.

                                   

2) Kendinizi sevin; Kendinizi tanıyıp sevmek beyinle kalp arasındaki bağlantıyı kurmak ancak önce kendinizi sevmekle başlar... Sabah kalkıp aynaya gülümseyerek bakın.

3) Keske ve "ama" ları hayatınızdan çıkartın; Yaşam ileriye gider. An'ın tadını çıkartın. Geçmişe takılı kalmayın.

4) İşinizi sevin ve önemseyin; İş hayatı sürekli zinde kalmanızı ve üretmenizi sağlar. Üretmek ise insanı mutlu eder. Ne iş yapıyorsanız yapın, işinizi sevin.

5) Annenizle zaman geçirin; Kadınların gücü annesinden gelir ..



6) Kadın arkadaslarınızla bol bol zaman geçirin; Kadınların birbirine verdiği destek ve yakınlık gerçekten çok önemlidir. Benzer duygularla benzer olayları yaşayan kişilerin bir arada olması  güvendehissetmenizi sağlar; yalnızlık hissini giderir.

7) Destek istemekten çekinmeyin; İhtiyacınız olduğunda aile bireylerinizin özellikle de hayat arkadasınızın desteğini istemekten, ihtiyacınızı dile getirmekten ve size gereken desteği almaktan çekinmeyin. Partnerinin desteğini alan kadın, yaşamın getirdiği zorlukları daha kolay bir biçimde göğüsleyebilir.

8)Sevmeye odaklanın. Sevmeye kendinizden başlayın. Her kim olursa ve nasıl özelliklere sahip olursa olsun, karşınızdakinin sizin gibi olmasını, size benzemesini beklemeden sevin ve kabul edin.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

HAFTA SONU KAÇAMAKLARI



Yoğun iş temposundan  bunalıp her hafta sonu bir plan yapar olduk. Cümbür cemaat İstanbul'un etrafındaki yakın yerlere yaptığımız kaçamakların yanında, geçen hafta cumartesi şehrin içinde de -bu sefer çekirdek aile olarak- çok keyifli bir gün geçirdik. 






Önce sabah erken saatlerde Emirgan korusu'na doğru yola çıktık. Fazla kalabalığa kalmadan Emirgan Köşkü'nün muhteşem lale bahçelerinde mis gibi çiçek kokusu içinde kahvaltı edip çaylarımızı yudumladık. Bol bol yürüyüp keyif yaptık. Oradan Sabancı Müzesi'ne geçtik.






Rembrandt'in Sabancı Müzesi'ndeki sergisine şirket olarak sponsor olduk ve bu sponsorluk kapsamında da ailece sergi gezdik. Zeynep tabloları dikkatle ve  bir büyük edasıyla inceleyip sorular sorduktan sonra günün yorgunluğunu atmak için  Sabancı Müzesi'nin sergisi'nde oturup bir seyler içtik. Orada otururken düşündüm. Ben işim gereği senede en az 5-6 kere farklı ülkelere basın götürüyorum. Gittiğimiz ilk gün de o ülkenin gezilecek yerlerini gezdiriyorum. Bunlar içinde de mutlaka bir müze, bir sergi ya da tarihi bir yer oluyor. O şehrin dokusunu ve ruhunu anlayabilmek için öncelilke sergi, müze gibi yerlerin gezilmesi gerektiğini düşünüyorum. (En son dönerken de mutlaka o şehrin marketine uğrayıp oraya özel ürünleri almayı çok severim:)) Sabancı Müzesi'nin cafesinde oturup içeceklerimizi yudumlarken buranın da aslında çok özel bir müze olduğunu düşündüm. Ve artık kızımla beraber de yurt dısındaki gezilerimize başlayabileceğimizi farkettim. İspanya'da Gaudi müzesiyle başlamaya karar verdim... Bakalım ne zaman gideceğiz??  




29 Nisan 2012 Pazar

NEFES ALDIĞIM GÜN...

Yaklaşık bir buçuk aydır yazamadım. Çok zor bir zaman dilimiydi bu benım için. Ciddi sağlık problemleri yaşadım ama her kötü ve zor olay yeni bir şey öğretir insana. Bana da öğretti. Bu dönemde gerçekten çok sey üzerine düşündüm, ölçtüm, tarttım, biçtim yerleştirdim. Normal yaşam akışımda hiç üzerine düşünmeye fırsatım olmayacak konuları düşünüp güldüm halime. Bazı yaşadıklarım ise benim için tam bir sürpriz oldu. Bir hafta kadar hastanede yattım. Ne bilgisayar ne de bilgisayara bakacak halim vardı hastanede yatarken.pazartesiden cumaya cok düşük bir tansiyon ile yattım hastanede. Kızımın okuldan bir arkadasının annesi- sonradan benım de arkadasım oldu - benı cuma sabahı aradı ve dedi ki "bugün başlayacak bir nefes kursu var lütfen sen de gel". Ben bu teklife güldüm tabii. Dedim "şu anda kolumda serumlar var ve nefes kursuna gitmek değil, nefes alacak halim yok". Cok ısrar etti " bak bu cok iyi fırsat, ben sana göz kulak olurum,hatta götürürüm, akşam da eve bırakırım, hem bu sana şifa olur lütfen gel" dedi. Artık soyleyecek bir sey kalmamıştı. Kolumdan serumu çıkardım, tüm ev halkının itirazlarına rağmen kursa gittim. İyi ki de gitmişim.








O gün  tesadüfen Sri Sri Ravi Shankar diye birisinin geleceğini ve nefes kursunun bu kişi tarafından verileceğini, şansıma bu kişinin o gün Berlin'den geldiğini öğrendim. Çocuk gibi yaşamak gerektiğini, yaşamın kıymetini bilmemiz gerektiğini öğrendim. Çocuğa sormuşlar. Huzur mu çikolata mı istiyorsun  diye. Çikolata demiş. Yetişkin birine sorsaydı muhtemelen "huzur" derdi. Onun için yetişkinler mutsuz, çocuklar mutlu. Çocuk somut birsey istiyor. İstiyor ve elde edinceye kadar da bırakmıyor. Elde edince de afiyetle ve keyifle yiyor.




Bu kursta öğrendiğim nefes tekniklerinin yanında çok önemli birşey daha öğrendim. Ertesi gün sabah hepimize kahvaltı olarak bir adet siyah buyuk üzüm dağıtıldı. Bu üzümleri elimizde tutmamızı söyledi. Önce dokunduk ve parmak uçlarımızla tüm dokusunu hissettik. Sonra ağzımıza atmamızı ama ağzımızda hiç ısırmadan dolaştırıp formunu farketmemizi istedi. İyice formu kavradıktan sonra bir kere ısırın suyunun tadına varın ama baska ısırmayın dedi. Sonra bir kaç kere daha isısırın ve agzınızdaki tadı iyice kavrayın, suyun lezzetinin farkına varın dedi. Biz bu şekilde 5 dakıka tek bir üzümü sindirerek tam anlamıyla tadına vararak yedik. O anda şunu farkettim. 5 dakika içinde normalde bir çoğumuz 15 adet üzümü yemiş yutmuş bir de üstüne ne yediğimizi de anlamamış olurduk.  Bir adet üzümü sindirerek yedikten sonra tokluk hissettim ama hızlı bir sekılde çok daha fazla üzümü agzıma atıp yeseydim üzümler bitecek, ben doğru düzgün üzümün tadına varamamış olacaktım. Tıpkı hayat gibi. hayatı da o kadar hızlı tüketiyoruz ki tadına varamadan hayat geciyor. bakıyoruz ki 15 yıl geçmiş. Üstelik ya gelecekle ilgili bir amaç uğruna harcıyoruz ya geçmişe hayıflanıyoruz çoğu zaman. Oysa çocuklar sadece çikolata istiyor ve alınca hemen yiyor ve mutlu oluyor. Sonra hemen oyununa geri dönüyor ve şimdi şu anda kalarak güzel vakit geçiriyor. Bu kursta ben en çok bunu öğrendim. Ben öğrendim ki çocuklardan öğrenecek çok şeyimiz var....  


20 Mart 2012 Salı


SEVGİYLE VE SAĞLIKLA KALIN

Prof. Dr. İmer Okar'ın önerilerini sizinle de paylaşmak istedim. Her gün bu önerilerden 5 tanesine daha işlerlik kazandırın inanın kazanan siz olacaksınız diyor İmer Okar..

 1. Vücudunuza dar gelen kıyafet giymeyin.
 2. İlaçla yaşamaktan kaçının.
 3. Randevularınızı önceden ayarlayın.
4. Hafızanıza güvenmeyin; mutlaka yazın.
5. Aracınızı, bozulmadan servise götürüp bakım yaptırın.
6. Her kilidin yedek anahtarını yaptırın ve belli yerlerde bulundurun.
7. Daha sık 'hayır' deyin.
8. Yapacaklarınızı öncelik sırasına sokun.
9. Zamanınızı israf etmeyin.
10. Öğle ve akşam yemeklerini basitleştirin.
11. Kötümser insanlardan uzak durun.
12. Önemli evrakın birden fazla fotokopisini çektirin.
13. Evde çalışmayan ne varsa tamir ettirin.
14. Yapmaktan hoşlanmadığınız işler için yardım isteyin.
15. İhtiyaçlarınızı önceden belirleyin.
16. Bir defada yapılması zor büyük işleri, küçük parçalara ayırın.
17. Etrafı toplayın, dağınıklıktan kurtulun.
18. Gülümseyin.
19. Bebekleri gıdıklayın.
20. Dost bir kediyi veya köpeği okşayın.
21. Kendinizi, bütün soruların cevabını bilmekle yükümlü hissetmeyin.
22. Karşılaştığınız insanlara, onların hoşuna gidecek bir şey söyleyin.
23. Yağmur yağmasını isteyin; yağınca yağmurda yürüyün.
24. Arada bir çarşı hamamına gidin.
25. Kendi kendinize, nerede eski günler, her şey daha güzeldi demekten vazgeçin.
26. Verdiğiniz kararın ne anlama geldiğini iyi düşünün.
27. Kendinize güvenin.
28. Nüktedan olun.
29. Sizi mutlu edecek bir şey yapmayı yarına bırakmayın.
30. Hiç tanımadığınız insanlara yürekten bir merhaba deyin.
31. Eski bir arkadaşlarınızla karşılaşınca ona sıkıca bir sarılın.
32. Hava açıksa, gece yıldızları seyredin.
33. Bir şarkıyı ıslıkla çalmayı öğrenin.
34. Arada bir şiir okuyun.
35. Kendinize bir demet çiçek alın. Bir çiçek koklayın.
36. Yardım istemekten çekinmeyin; alamazsanız üzülmeyin.
37. Görünüşünüze özen gösterin.
38. Her şeyi kararında yapın; ifrata kaçmayın.
39. Nerede gerekiyorsa, orada mutlaka gerekli emniyet tedbirini alın.
40. Daima daha iyisini yapmaya çalışın, ama mükemmeliyetçi olmayın.
41. Resim ve heykel sergilerini gezin.
42. Ayakkabınızı boyatın.
43. Kuaföre gidin.
44. Kendi kendinize bir şarkı mırıldanın.
45. İyi bir müzik dinleyicisi olun.
46. Kendi kendinize yetmeyi öğrenin.
47. Her gün biraz idman yapın; her fırsatta yürüyün.
48. Dünyanın en yetenekli insanı olmadığınızı kabul edin gerekiyorsa elimden ancak bu kadar geliyor deyin.
49. Yeni moda birkaç şarkıların sözlerini ezberleyin.
50. İşe erken gidin.
51. İşe her gün aynı yoldan gitmeyin.
52. Amirinizden izin alıp bazen işten erken çıkın.
53. Kırlarda dolaşın.
54. Maça gidip bağırın.
55. Başkaları dilemeden, siz onlara iyi günler dileyin.
56. Teşekkür edin.
57. Arabanıza güzel koku yayan bir alet koyun.
58. Evde kendi kendinize yemek pişirin, güzel bir sofra kurun, sonra da afiyetle yiyin.
59. Başkalarını adam etmekten vazgeçin.
60. Severken karşılık beklemeyin.
61. Sinemada film seyrederken patlamış mısır atıştırın.
62. Bir ağaç, olmazsa bir çiçek dikin.
63. Şişmanlamayın.
64. Hatıra defteri tutun.
65. Bazı şeyleri de bilmeyin
66. Kağıttan bir uçak yapıp uçurun.
67. Bir derneğe veya kulübe girin, arkadaş edinin, toplantılara katılın.
68. Mutlaka yeterince uyuyun.
69. Az konuşun, çok dinleyin.
70. İş arkadaşlarınıza ve dostlarınıza iltifatı esirgemeyin.
71. Bir güne yapılacak çok şey tıkıştırmayın.
72. Acelesiz yaşayın; daha önünüzde yaşanacak çok güzel günler var.
73. Stresli davranmak, doğuştan gelen değil, sonradan kazanılan kötü bir huydur; bunu unutmayın.
74. Son söz: Öfkeyi, kendinize zevk edinmeyin.


16 Şubat 2012 Perşembe

AŞK SENSİN...



NERGİS
“Neyi arıyorsan sen O'sun" der Mevlana...

Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık...

Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sü­rükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır.

Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslın­da, her sevda ruhumuzun bir başka yüzü...

Her aşkta kendimizi ararız; o yüzden bulduklarımız, benzerlerimizdir.

Resimlerini yanyana koyun sevdiklerini­zin ve dikkatle bakın yüzlerine, onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size...




Aşk denilen kaleydoskobun buzlucamına gözünüzü dayadığınızda, binbir camın rengarenk ışıklar saçarak döndüğünü ve her seferinde bambaşka şekiller ördüğünü görürsünüz. Her camda, farklı bir renginiz vardır; her şekilde sizden bir parça...


Aşklarınız hülasanızdır.

Sevdiğiniz her adam, beğendiğiniz her kadın, farklı ruh hallerinizi ele verir; arada bir çevirdiniz mi kaleydoskobu, cam par­çalar yer değiştirip yeni şekiller alır; hepsi siz...
 Sevgilinizin gözlerindeki dolunay, sizde­ki ışığın yansımasıdır aslında; dilindeki si­zin ilhamınız, tenindeki sizin ısınız...Yoksa hâlâ bir sevdiceğiniz, o henüz kendinizi bulamadığınızdandır...
Aşk, narsizmdir.Kendimiziz her aşkta arayıp durduğu­muz, peşinde olduğumuz...

Bir omza sığınmanın şefkatinde de, bir göğsü dişlemenin şehvetinde de kendimize açılan kapılar var.

Sevda, çevrildikçe içimizin farklı ışıkları­nı yakan eğlenceli bir kaleydoskop gibi başımızı döndürüyor.

Ve biz, hep baharı takip ederek dünyayı gezen bir gezgin gibi içimizdeki eski baharları arıyoruz.

Narcissus'u bilirsiniz:


 
Öyle heybetli ve güzelmiş ki, bakmaya doyamazmış kendine... Gün boyu ayna karşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyredermiş hayran hayran... Bir gün ır­mak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü... uzanıp, iyice bak­mak istemiş. Tam gördüğünde kendini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya...

Yeryüzünün en güzel insanının öldüğü­nü duyan Tanrı, unutulmaması için O'nu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş.

Narcissus, nergis olmuş.

Kıssadan hisse, benden size tavsiye, ta­ze bir nergis verin bugün sevgilinize...

Sonra da, nerede baharsa mevsim, ro­tasını oraya çevirip içindeki eski baharla­ra koşan bir gezgin gibi "Bahar getirdim sana" deyin, baharın elinizde olduğunu unutmadan...

Gözlerinizdeki ırmağa baktığınızda kendinizi göreceksiniz; dikkat edin de hayran olup düşmeyin!

Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin...


Çok sevdiğim bir arkadaşım bugün bir yazı paylaştı. Ben de sizinle paylaşmak istedim...